7 Mayıs 2013 Salı

Yuna Kore'yi Boşlarken...


Son zamanlarda Kore dizilerini pek bir boşladım. Ama açıkçası canım hiçbir şey izlemek istemedi. Sadece Gu Family Book'u takip ediyorum (Gu Family Book hakkında bir ara konuşmalıyız!) ama bu sırada ders çalıştığımı veya sosyalleştiğimi sanmayın. Son bir iki aydır o işleri yapmıyorum. Özel hayatı bir kenara bırakıp konuya dönersek biraz değişiklik adına kendimi Kore dışındaki bazı uzak doğu dizilerine adadım.


Aslına bakarsanız hayatımda ilk izlediğim drama, bir Tayvan dramasıydı. (Devil Beside You! Onu kesinlikle tekrardan izleyeceğim!) İkinci izlediğim de... Üçüncüsü de... Dördüncüsü bir Japon draması olan Hana Yori Dango'ydu. Kore dramalarına geçişim ancak beşinci dramada olmuştu. (Playful Kiss!) Yoksa altı mıydı? En sevdiğim drama bile bir Japon draması! (Nobuta Wo Produce'u sonsuza kadar seveceğim.) Her neyse, öhöm. Demek istediğim, Kore dışındaki uzak doğu dizilerine de yabancı değilim. (Hoş hala izlediğim uzak doğu dizilerinin hepsini toplasak izlediğim tüm batı dizilerine yaklaşmaz bile. Hayatım dizi izlemekle mi geçiyor ne?)

Öncelikle uzun zamandır Tayvan dizisi izlemediğimi fark edip, ilk drama izlediğim günleri yad etmek için sıradaki tercihimi bir Tayvan dizisinden yana yaptım ve pek çok kişi tarafından son derece olumlu yorumlar almış olan In Time With You'yu izledim. Bir ara incelemesini sizinle paylaşmak istediğim için ayrıntıya girmiyorum ama son zamanlarda izlediğim en keyifli ve içten dizilerden biriydi.

In Time With You'dan sonra biraz Japonya'ya uğramak istedi canım. Üniversitede iki yıldır Japonca öğreniyorum ve bir dili öğrenmenin en iyi yollarından birisinin dizi izlemek olduğunu savunan biriyim. Şu anda İngilizce'yi ileri seviyede bilmemi tamamen Amerikan ve İngiliz dizilerine borçluyum. (Bir de fan fictionlara.) Yıllardır Japonca pek bir şey izlemediğimi fark ettim. Sadece arada sırada 10-15 bölümlük bir anime bitiriyordum. Açıkçası dizilerdeki dili anlamak, animedekilerden çok daha kolay. Bu yüzden bir süre Japonca diziler izleme kararı aldım. (Tanrım ne kadar lafı dolandırıyorum bu yazıda.)

İlk işim Liar Game izlemek oldu. Japonca sınıfından bir arkadaşım devamlı öneriyordu. Çok eğlenceli bir diziydi. Akıl oyunlarını oldum olası sevdim. Gerçi aşırı animevari tepkiler zaman zaman göze çok batsa da iki günde iki sezon ve bir filmi devirdim.

Sonra da herkesin sevgilisi Hana Kimi'ye geçtim. Dün gece başladım ve şu anda beşinci bölümdeyim. Onu da bugün yarın bitiririm. Sonra da Yamato Nadeshiko Shichi Henge'ye geçmeyi planlıyorum.

Tabii "Yuna, Kore dizisi de izlemelisin! Blogun var! Sorumlulukların var!" diye de söyleniyorum kendi kendime ama son zamanlarda nereye dönsem tarihi Kore dizisine çarpıyorum ve tarihi dizilere o kadar düşkün değilim. Queen In Hyun's Man'e bayılmıştım ama o zaman yolculuğu hakkındaydı. Şu anda Gu Family Book'tan da son derece keyif alıyorum. Ama işte bir seferde bir tanesi yeterli. Merak etmeyin, kısa süre sonra Kore dizilerine geri dönerim. Ne de olsa önce Tayvan ve Japonya dizileriyle tanışmış olsam da ruhumu Kore'ye sattım ben

Ama bir süre daha Japonya ile haşır neşir olacağım. Gu Family Book hakkındaki düşüncelerimi bu haftaki bölümleri de izledikten sonra sizlerle paylaşacağım. Kendinize iyi bakın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder